Sessizliğin Sesi
Sessizlik en güzel sestir; duyabilen için
Sessizlikten rahatsız olan insanlar vardır. İlla evde bir ses olsun isterler. İç seslerini duymaktan o kadar çok korkarlar ki. Duyarlarsa hayatlarını değiştirmeleri gerekecektir çünkü. Yaşadıkları hayat ruhlarını mutlu edecek türde değildir. Dünyevi bir çok şeyin peşinden koşarken “ben gerçekten ne istiyorum” sorusunu sormayı çoktan unutmuşlardır. Hal böyle olunca da iyice uzaklaşırlar kendilerinden ve iç seslerinden. Şimdi durduk yere sorgulayıp konfor alanından çıkmaya ne gerek var değil mi?
Benzerini konuşma esnasında da görürüz. Birden çok kişinin olduğu bir ortamda birden sessizlik olursa bazıları rahatsız olur. Hatta “kız doğdu” diye cinsiyetçi bir söylem bile kullanılır bunun için. Oysa o sessizlikler ne güzeldir. İki insanın konuşmadan da durabilmesi. Ağzınızdan sözcük çıkmadığında konuşmadığınızı sananlardan mısınız yoksa? Beden dili ne çok şey anlatır oysa. Bir çok eğitimde ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz önemlidir denir. Buna ek bir de hislerimiz var. Söylenmeden de anlaşılan şeyler. Bazen farkına bile varmadan biliriz. Çünkü aslında hepimiz biriz ve birbirimize gözle görülemeyen bağlarla bağlıyız.
Pandemi sürecinde özlemini duyduğum; kendi kendime yaratmaya çalıştığım ama büyük şehirde yaşamanın sonucu çok da başarılı olamadığım, bu uğurda sessizlik kamplarına gittiğim sessizliği deneyimleme şansım oldu. Büyük şehrin merkezindeki sessizlik… O kadar iyi geldi ki bana. Ben zaten oldum olası sorgulamayı, değişimi, dönüşümü seven bir insanım ama bu sefer hepimiz içindi bu. Kimi gördü ve faydalandı kimi ise korkuya kapılıp böyle bir şansı kaçırdı. Kimi korkusunu ve içinde şimdiye kadar çok da ciddiye almadığı duyguları bastırmak için yemeğe saldırdı. Kimi doğru düzgün iletişim kurmadığı aile bireyleri ile iletişim kurmak durumunda kaldı. Bazılarının ilişkileri güçlendi; bazılarının koptu. Kimilerimiz her şeye rağmen çalışmak zorundaydı. Onlara çok şey borçluyuz.
Ben bu süreçte evden çalışma lüksüne sahip olanlardandım. Hep umutla baktım sürece. İnsanların sonunda kendilerini duyacağını, doğa anaya daha saygılı, kendini daha çok seven insanlar olarak çıkacağını umdum bu süreçten. Evde yapmak isteyip ne zamandır ertelediğim şeylere odaklandım. Bol bol okudum. Yazdım. Birkaç eğitime katıldım ama eskisi gibi her eğitime atlamadım. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir süreç olmamıştır herhalde. Tabii ki bilgi kirliliği de çoktu. Beş kilo verdim. Öyle diyet falan yaparak değil. İşin sırrı çok basit. Merak edenlerle paylaşabilirim.
Peki bu yazıyı neden yazıyorum? Lütfen sessizlikten korkmayın demek için. Bir kere alışırsanız ne kadar keyifli olduğunu anlayacak ve vazgeçemeyeceksiniz. Biliyor musunuz sessizliğin de bir sesi var. Vipassana eğitmenim Jeff ilk söylediğinde anlam verememiştim ama son iki senedir ben de duyabiliyorum. O aslında hep sizinle ve bir kere duymaya başladığınızda asla susmuyor.
Burada corona dönemi sadece bir örnek. Evlere kapanmadan da sessizliği yakalayabiliriz istersek. Dış ortamımız sessizleştiğinde ruhumuzun yardım çığlıklarını duyabiliriz. Daha ne kadar onu duymazdan gelmeyi planlıyorsunuz?