Yol Arkadaşlığı

Uzun bir süre her işimi kendi yapabilen biri olmakla övünmüşümdür. Hiç kimseye ihtiyacım olmaması benim için çok önemliydi. Bağımlı olmaktan kaçarken sağlıklı bağ kurmaktan da uzak durduğumu çok sonra fark ettim. Başkalarına karşılıksız yardım etmek bana büyük keyif verirken, yardım kabul etmek de bir o kadar zor geliyordu. Onların bana yardım ederek mutlu olmasını engelliyordum aslında. Ne büyük kibir. Takım çalışmalarında bile bireysel yapabileceğim işler seçerdim. Ben biraz tez canlı olduğum için biri ağır kalırsa onun da işini ben yaptığımdan hiç dahil olmamak daha iyi diye düşünürdüm.

Kendimi keşfetme yolculuğuma çıktığımda ise bu yaklaşımımın hiç de doğru olmadığını fark ettim. Evet herkesin yolu farklı belki ama bazı yollar tek başına yürünmüyor. Fazla engebeli yerlerde birinin size destek vermesi, düşmeyin diye tutması ya da düşerseniz kalkmanıza yardım etmesi çok değerli. Dağcıların halatlarla birbirine bağlanması gibi. Evet, belki tek başına da çıkılır zirveye ama öyle bir risk almaya ne gerek var?

İnsan, aynalamalarla fark eden, kendini geliştiren bir varlık. Bu da yol arkadaşlarının başka bir faydası. Benim evimde hiç ayna olmazsa ben nasıl göründüğümü, neye benzediğimi nasıl bilebilirim? Benzer şekilde de hayatımdaki insanlar bana aslında kendi karakterimi keşfetmem için aracılık yapıyor. Hayatımda insanlarda beni rahatsız eden yönlerin aslında ya benim bastırmaya çalıştığım gölge yönlerim olduğunu ya da benim başka bir özelliğimi törpülemek için karşıma çıktığını anladığımdan beri ilişkilerime çok farklı bakıyorum.

Bir de bazı yol arkadaşları sizin yolunuzu açmak için gelir. Ormanlık bir alanda yürürken  dikenli otları yolunuzdan çekenler gibi. Bayramda bunu hem fiziksel hem de manevi olarak yaşadım. Bayramda birlikte vakit geçirelim diye Stoa Şirince’ye gittik. Zaten oranın ortamı insana anında huzur veriyor. Bir de gelen insanlar da aynı frekansta olunca bizim tatil bir kamp edasına büründü. Bir çok paralı kampta bir günde ancak bu kadar etkinlik oluyor ki biz özellikle az tutmaya çalıştık.

Ben ne zamandır aklımda olan bir çalışmaya başlangıçta niyet ettim ve bunu can dostumla paylaştım. Ama sonra sanki o çalışma oranın ortamına uymuyor gibi geldi bana. Her sabah ya yin yoga ya da qi gong yapıyorduk. Akşam masal anlatısı derken ekonomi ile ilgili bir farkındalık çalışması ortama uymaz gibi geldi. Zaten çok sık etkinlik de koymama kararı aldığımız için ben yapmayayım diye çok uğraştım. O kadar garip bir durumdaydım ki bir yanım istiyor aslında ama bir yanım da korkuyor. Yol arkadaşlarım izin vermediler pes etmeme. Onların desteği ile çemberde alan tuttum. Düşündüğümden bambaşka şeyler çıktı ağzımdan, zaten amacım da biraz bunu deneyimlemekti. Ben çok keyif aldım. Cesaretim yerine geldi. Şimdi tekrar olsa özgüvenli bir şekilde yapabilirim benzer bir çalışmayı. Onlardan da güzel geri dönüşler aldım. Sayelerinde yaptığım atölyelere bir yenisini eklemiş ve kendi yolculuğumda da önemli bir adım atmış oldum. Bunun dışında da tatil boyunca hepsinden farklı bir şey öğrendim. Hem kendi arkadaşlarımdan hem de orada edindiğim yeni yol arkadaşlarımdan.

Fiziksel kısmına gelince de Stoa’dan Matematik köyüne yürürken gerçekten de dikenli bitkiler var ve her geçişimde birileri onları tutuyor oldu. Aslında bu belki de tatilde yaşadıklarımın fiziksel iz düşümüydü.

Kapitalist sistem insanları bireyselliğe yönlendiriyor. Şöyle bir trafiğe bakın. Çoğu arabada sadece süren kişi var. Ne kadar kendimize ve başkalarına güvenimiz az olursa o kadar fazla harcama yaparız. “İşe X kişisiyle gidebilirim ama ya o geç uyanırsa ben de geç kalırım”. “Aa o çok kötü araba kullanıyor”, “Şu model arabam olmazsa sevgilim olmaz”, “Benim konumumda biri düşük model bir araçla gezemez”, “Zamane gençliğine güven olmaz otostopçu hayatta almam”,.vb. Küba’da arabada boş yer varken otostopçu almamanın suç olduğunu biliyor muydunuz? Şikayet ederse cezası var.

Şimdi kapitalist sistem de nereden çıktı diyeceksiniz? Hep derim hayattaki her kavramı ekonomik terimlerle açıklamak mümkün. İster istemez yazılarıma da yansıyor bu. Uzun lafın kısası ben içimdeki güvensizliği fark edip dönüştürdüğümden beri yol arkadaşları konusunda çok ama çok şanslı oldum. Özellikle de istifamla başlayan yeni hayatımda onların değerini çok daha iyi anladım. Bir şeye sahip olma düşüncesi beni oldum olası rahatsız etmiştir. Ama geçenlerde sahip olmanın kökünün sahabeden geldiğini öğrendim yani yol arkadaşlığı. Bu dünyadan hiçbir şeyi götüremiyoruz. Sahip olduğumuzu düşündüğümüz maddeler bile sadece bu hayat yolculuğunda kullanalım diye varlar. Giderken başkalarına devredeceğiz. Bunun için de benim için en güzeli hayatı her yönüyle paylaşabileceğim ve birlikte gelişebileceğim yol arkadaşlarına sahip olmak.

İyi ki varsınız.

Benzer Gönderiler