Sevildiğini Bil ve Hisset

Geçen hafta sonu sevgili Özden ve Bengü’nün kampına katıldım. Pandemi sürecinden sonra katıldığım ilk kamptı. Nasıl özlemişim o huzur ve dinginlik içinde yol arkadaşlarıyla olmayı. Bu yazıda oradaki bir çalışmanın sonucunda idrak ettiklerimi paylaşmak istedim. Daha bunun gibi nicesini yaşadığım muhteşem bir kamptı. Bir kez daha Özden ve Bengü’nün yüreklerine, emeklerine sağlık.

Kampta yaptığımız pratikte çıkan anahtar kelime sevgi oldu. Neredeyse her çalışmada en önemli değeri sevgi çıkan benim için bu çok da şaşırtıcı değildi gerçi ama sonrası beklemediğim şekilde aktı. Daha sonra dört kelime daha seçiyorduk. Bu arada bu kelimeleri zihinden seçmiyoruz. Çalışmanın başında bir çok soruya cevap vererek hazırladığımız kelime kartları var ve bu kelimeleri o kartlardan seçiyoruz. Benim sonraki dört kelimem içtenlik, hoşgörü, ilahi aşk ve yine sevgi çıktı. Bunlarla üç olumlama yazmamız istendi. Bu arada bir de özel bir desteden kart çektirdi Bengü. Onda da bana rutinleri kırmak, bize öğretilen kalıplardan çıkmakla ilgili bir kart çıktı. Önce ödev misali “İlahi aşka ulaşma yolunda sevgi, hoşgörü ve içtenlik kadar özgürleşmek ve hayat rutinlerini kırarak yeni olasılıklar yaratmak önemli” diye bir cümle yazdım. Fazla didaktik ve sıradandı. Çok da içime sinmemişti. Bu olumlamalar bir süre boyunca her gün kendimize hatırlatacağımız şeyler olmalıydı. Saat geç olduğu için çok da kendimi zorlamayıp yattım.

Ama odadaki sinek benimle aynı fikirde değildi. O saatin uyuma saati değil vızıldama saati olduğunu düşünüyordu ve beni uyutmamak için elinden geleni yaptı. İşin daha da kötüsü bir ara yanağıma konduğunda ben istemsiz olarak yanağıma dokununca onu yanlışlıkla öldürdüm ve buna üzüldüğüm için de uykum iyice kaçtı. Kelimelerime geri dönüp tefekkür edeyim bari dedim. İki tane sevgi bir de ilahi aşk… Bunları toplu halde koşulsuz sevgi olarak düşünebilirim dedim. Yıllardır anlamaya ve yapabildiğim kadar uygulamaya çalıştığım bir kavram. Ama ben hep sevgiyi verme tarafından bakmışım. Peki ya alabilmek? Koşulsuz sevgi tek yönlü bir şey değil ki. Hepimiz zaten koşulsuz sevilmiyor muyuz?? Ben bu yanlışlıkla öldürdüğüm sineği seviyordum. Yaratandan ötürü yaratılan her şeyi sevdiğim gibi. Belki de onun vızıltısı da onun beni sevdiğini gösterme şekliydi kim bilir. Ama sonuçta o beni uyutmamış ben de onu öldürmüştüm. Hayatta sevdiğim halde canını acıttığım ya da beni sevdiği halde üzen nice can vardı. Demek ki arada kalbimin kırılması sevilmediğim anlamına gelmiyordu.

Sonra aklım sinekten kelebeğe gitti. Üç günlük ömürlerinde sadece uçup güzellikleriyle hepimizi mutlu ediyorlar. Demek ki sadece olduğum gibi olduğumda başkalarına dokunmam mümkün, ek bir çaba harcamaya gerek yok. Her yaratılan zaten seviliyor. Ve ben kendim olursam bu sevgi akışını kesen tüm engeller ortadan kalkıyor. O yüzden olumlamamı “Sevildiğini bil ve hisset” olarak değiştirdim.

Bunu yaptığım an aklıma rehberlerimden birinin ben ilk bu web sayfasını ve artık öğrencilere mentorluk yapacağımı duyurduğumda bana attığı mesaj geldi. Gecenin bir vakti whatsapptan o mesajı buldum: “… Sevildiğini hissettikçe sevildiklerini hissettireceksin o gençlere. Bu da bir vazifen ki geldi akışına” İşte bu sefer olumlamam tam olmuştu. Sonsuz ve sınırsız sevgi enerjisinin önündeki tek engel bendim ve çektim kendimi aradan.

Bu arada ertesi gün elime bir kelebek kondu. Ve hareket etmeme rağmen uzun süre uçmadı. İçimden teşekkür ettim ona mesajı bu şekilde hatırlatıp mühürlediği için. Ne zaman biz bir yere oturup ben ona sesli olarak da üç günlük ömrünün birkaç dakikasını bana ayırdığı için teşekkür ettim o zaman tüm güzelliğiyle uçtu. Uçarken kalbimi de hafifletti ve genişletti. Hayatta her şeyde kelebeğin kanatları arasındaki denge gibi bir denge var aslında. Tek kanatlı bir kelebek nasıl uçamazsa sadece severek, sevildiğimi hissetmeden ben de uçamam. Sevdiğim ve sevildiğimi hissettiğim kadar kendimi gerçekleştirebilirim bu dünyada. Bunu idrak etmeme vesile olan her cana sonsuz teşekkürlerimle.

Benzer Gönderiler